Haber

Gıda Mühendisleri Odası: “Gıda Egemenliği İlkelerine Dayalı Bir Tarım Politikası Bir An Önce Uygulanmalı”

Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Yaşar Üzümcü, “Tarımsal üretim planlamalarındaki yanlış uygulamalar ve etkilerini her geçen yıl daha fazla gördüğümüz küresel iklim değişikliği kaynaklı aksaklıklar, diğer faktörlerle birlikte giderek artıyor. mera ve tarım alanlarını sürdürülebilir kılmak, biyoçeşitliliği ve yerel tohumlarımızı korumak, “Su yönetimi ve gübre kullanımına ilişkin yeni çağdaş düzenlemeler, ülkemizi ithalat sarmalından kurtaracaktır. Gıda egemenliğine dayalı bir tarım politikası bir an önce hayata geçirilmelidir” dedi.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Yaşar Üzümcü, yönetim kurulu üyeleri Esef Özay ve Ferda Gençay bugün gıda enflasyonuna ilişkin basın toplantısı düzenledi. Üzümcü dedi ki:

“YÜKSEK GIDA ENFLASYONU DAR GELİR KESİMLERİNİ ÇOK DAHA ETKİLEDİ”

“Gıda fiyatları tüm dünyada düşüş eğilimi gösterirken, ülkemizde ekonomik ve siyasi nedenlerle sürekli artması toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor. Halkımızın çoğunluğunun dar ve sabit gelirli kesiminin hayatı yeterince zor.Yüksek gıda enflasyonu, toplam gıda harcamalarının büyük bir bölümünü oluşturan düşük gelirli kesimleri etkiliyor.

“ÜLKEMİZDEKİ YÜZ BİNLERCE İNSAN YETERLİ VE DENGELİ BESLENEMİYOR”

Gıda fiyatlarının sürekli artması sonucunda et ve süt ürünleri, yumurta, yağ, bakliyat ve şeker gibi temel gıdalar ulaşılması zor ve adeta lüks tüketim malları haline geldi. Şu anda ülkemizde yüzbinlerce insan yeterli ve istikrarlı gıda alamadığından yoksulluğun en alt düzeyi olan açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya. Gıdanın eşitsiz dağılımı sonucunda, gelir-gider istikrarının bozulması, tarımsal üretim kalitesi ve verimliliğin düşmesi, su kirliliğinin artması, büyük yangın, sel, deprem gibi afetlerde kriz yönetiminin zayıflığı sonucu Sıklıkla yaşadığımız, temiz ve güvenli gıdaya ulaşmanın zor olduğu ve bu nedenle insanımızın sağlıklı beslendiğini söylemek zor.

“İNSANLAR GIDA İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAMAZSA DEVLET TARAFINDAN GIDA İHTİYACI GÖRÜLMELİDİR”

1966’da kabul edilen Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nde, ‘Cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun her insanın her zaman yeterli, dini ve kültürel açıdan uygun gıdaya veya gıda üretmek için gerekli araçlara erişme hakkı vardır. Kişiler engellilik, yaşlılık, ekonomik yetersizlikler, hastalık, afet veya ayrımcılık gibi nedenlerle kendi kontrolleri dışında beslenme ihtiyaçlarını karşılayamadığında, beslenme ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır.’ denir.

“TÜRKİYE, GIDA GÜVENLİĞİ KONUSUNDA DÜNYADA EN ÇOK KAN KAYBI OLAN 7’NCİ ÜLKEDİR”

Ancak The Economist tarafından hazırlanan ve ekonomik satın alınabilirlik, erişilebilirlik, kalite ve güvenlik, sürdürülebilirlik ve uyum unsurlarını içeren ‘Küresel Gıda Güvenliği 2022 Endeksi’nde Türkiye, dünyada gıda güvencesinde en çok kan kaybeden 7. ülke oldu. 2012-2020 ortasında. Türkiye, endeksin ilk hazırlandığı 2012’de 36. sırada yer alırken, 9 yılda 11 sıra gerileyerek 47. sıraya geriledi. Tarım ve Orman Bakanı bunu bir efsane olarak tanımlasa da bir zamanlar “gıdada kendi kendine yeten ender ülkelerden” biri olan ülkemiz, bırakın insanlarının gıda ürünlerini “satın alınabilirlik” sıralamasında 65. sırada yer alıyor. gelişmiş ülkeler Botsvana, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri. Maalesef Ürdün gibi birçok ülkenin gerisinde kaldı. Sel, yangın, sıcaklık artışı gibi faktörlerin dikkate alındığı gıda kalitesi kategorisinde 45., doğal kaynaklar kategorisinde 53. sıraya geriledik.

“GIDA HAKİMİYETİ İLKELERİNE DAYALI BİR TARIM POLİTİKASI HEMEN UYGULANMALIDIR”

Öte yandan, etkilerini her geçen yıl daha fazla gördüğümüz küresel iklim değişikliğine bağlı tarımsal üretim planlamalarındaki yanlış uygulamalar ve aksaklıklar diğer faktörlerle birlikte artmaktadır. gıda enflasyonunun tetiklenmesi; Mazot, gübre, yem ve elektrik gibi temel girdilerin fiyatlarının artması, tarım arazilerinin madencilik, elektrik, inşaat ve sanayi gibi tarım dışı amaçlarla kullanılması ve köyden kente göç gibi etkenler azalmaktadır. tarımsal üretimin miktarı ve kalitesi. Gıda güvenliği sorunlarının, sık görülen toplu gıda zehirlenmelerinin ve gıda ürünlerinin taklit/tağşiş girişimlerinin önlenmesi için yeni önlem ve uygulamalar bir an önce hayata geçirilmelidir. Meralarımızı ve tarım arazilerimizi korumak, sürdürülebilir kılmak, biyoçeşitliliği ve yerel tohumlarımızı korumak, su yönetimi ve gübre kullanımına ilişkin yeni çağdaş düzenlemeler, ülkemizi ithalat sarmalından kurtaracaktır. Gıda egemenliğine dayalı bir tarım politikası acilen hayata geçirilmelidir.

“HEDEF SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM OLMALI”

Çiftçi, esnaf ve emekçi halk ekonomik olarak savunulmalıdır. Tarımsal girdi fiyatlarının düşürülmesiyle başlayacak reform hareketi muafiyet ve teşviklerle desteklenmelidir. Bitkisel ve hayvansal üretimi artıracak politikalar uygulanmalı, toplumun istikrarlı beslenmesi için gerekli olan hayvansal gıda üretimi artırılmalıdır. Tarım ve gıda alanında sürdürülebilirlik ilkelerinin oluşturulması ve uygulanması sağlanmalıdır. Tarımda üretim için önemli bir temel olan biyolojik çeşitlilik, gıda egemenliği ve sağlıklı beslenmenin temel unsurlarından biri olan aile çiftçiliğinin klasik üretim girdilerini kullanması desteklenmeli, katma değerli işler üreten sistemlerle uyumu sağlanmalıdır. teşvik edilmeli, toplumsal savunmaya yönelik devlet politikaları geliştirilmeli ve ortaya çıkan ürünler tüketicilerle paylaşılmalıdır. pazarlar oluşturulmalıdır. Atılan her adımda hedef, sürdürülebilir üretim olmalıdır.

“GIDALARIN EŞİT OLMADIĞI VE ADİL OLMADIĞI BİR DÜNYA GÜVENLİ OLMAZ”

Unutulmamalıdır ki tarım, serbest piyasa koşullarına bırakılamayacak stratejik bir daldır. Tarım açısından yeterli arazi büyüklüğüne ve verimliliğe sahip olan ülkemiz; kendi kaynaklarına odaklanmalıdır.

Kozmik İnsan Hakları Beyannamesi’nde belirtildiği gibi, insanların temel ihtiyaçlarının eşit ve adil bir şekilde dağıtılmadığı bir dünya dindar değildir. Yaşamak bir insan hakkı olduğu gibi, sağlıklı, güvenilir ve yeterli gıdaya ve temiz suya kolay ve sürdürülebilir bir şekilde sahip olmak da bir insan hakkıdır. Bunu sağlamak kamu otoritelerinin en değerli görevlerinden biridir. Gıdaya erişim artık bir sorun ve yaygara kaynağı olmamalıdır. En temel ve ertelenemez ihtiyaç olan gıdanın herkes için kolay, uygun, sürdürülebilir ve ekonomik olarak erişilebilir olması zorunludur. Başta devlet olmak üzere tüm yetkili kurum ve kuruluşları ana misyonlarını yerine getirmeye ve analizin bir parçası olmaya davet ediyoruz.”

“23 NİSAN’DA ÇOCUKLAR İÇİN HAZIRLADIĞIMIZ SAĞLIKLI BESLENMELERİ SUNACAĞIZ”

Üzümcü, “Deprem bölgesinde son durum nedir ve bölgedeki çalışmalarınız nelerdir” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Gıda firmalarına özel sanayi kuruluşlarının bir an önce faaliyete geçmesi için o sanayi kuruluşlarında hem yetişmiş işçi açısından hem de diğer çalışanlar açısından çalışmalar olduğunu biliyorum. Biz Gıda Mühendisleri Odası olarak; Bölgedeki gıda mühendisi ihtiyacı ile ilgili kendileriyle iletişime geçtik, bu konuda katkı sağladık.Deprem bölgesinde oda olarak ilk anlarda gıda tedarikine katkıda bulunduk ve gönüllü olarak çalışabilecekleri aralarına göndererek duyurup gönderdik. Orada kurulan mutfaklarda görev alacak gıda mühendisleri.Hayvansal besinler doğru tüketilmedikleri takdirde ileride geri dönüşü olmayan zihinsel ve fiziksel eksikliklere neden olabiliyor.Bunu her ortamda dile getirdiğimiz gibi bir etkinlik düzenledik. özellikle beyin sarsıntısı alanında çocukların gelişimini desteklemeyi amaçlıyoruz. 23 Nisan nedeniyle Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesinde çocuklar için hazırladığımız sağlıklı beslenme çantalarını bu Pazar günü hediye edeceğiz.”

“DEPREM BÖLGESİNDEKİ BİRÇOK TARIM YERİNDE KURALLAR İLE İLETİŞİM YAPILMAKTADIR”

Yönetim Kurulu Üyesi Esef Özay, “Deprem bölgesinde tarım alanları, sulak alanlar ve dere yataklarına dökülen molozlar gıda güvenliğini nasıl tehdit eder?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Enkaz yığınları, tarım alanlarına veya sulama havuzlarına döküldüğünde yine yağmur sularıyla insanların içme suyuna karışabilecek çok tehlikeli maddeler içeriyor. Şu anda bölgenin en büyük sorunlarından biri bu. Bölgede birçok tarım arazisi var. bölge bu şekilde kirlenmektedir.Önümüzdeki yıllar için problem teşkil edebilecek bir durumdur.Özellikle molozların döküldüğü alanlar hem gıda üretim alanlarından hem sulama havzalarından hem de insanlardan uzak olmalıdır.Bu molozlar çok fazla dökülmektedir. insanların yaşadığı yerlere yakın.Yetkililer bir kez daha uyarılmalı.Az bir yığın değil tonlarca,milyonlarca tır eser dökülecek.Geleceğimiz için Yanlış yeri seçmek çok değerli.”

“ACİL/UYGUN İŞLER LİSTESİNİN BAKANLIKTAN YAYINLANMASINI İSTİYORUZ”

Özay, taklit/tağşiş ürünlerle ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Gıda enflasyonunun sonuçlarından biri de taklit/bozulma dediğimiz gıda ürünlerinin piyasadaki enflasyon nedeniyle artmasıdır. Bu dönemde yeniden değerlendirilmesi gereken bir unsurdur ve Orman Bakanlığı yayınlamıştır. geçen yıl mart ayında taklit/tağşiş yapan firmaların listesi 1 yıldır bu listeyi yayınlamıyor bakanlığın bu listeyi bir an önce yayınlamasını rica ediyoruz çünkü bu şeffaf bir şekilde kamuoyuna yapılan uyarı gibidir. dolandırıcı firmaları kamuoyu nezdinde uyarmaktır.Halkın o firmaların işlerinden uzak durmasını sağlayan bir uygulama olmuştur.Gıda enflasyonunun yaşandığı bu dönemde bu işlerin sayısının arttığını düşünüyoruz.

“BAKANLIĞIN GEREKLİ ETKİN DENETİMİ YAPMADIĞINI GÖRÜYORUZ”

Bakanlık yaptığı açıklamada 1 milyon 300 bin kontrol gerçekleştirdiğini söylüyor. Ancak piyasaya baktığınızda kodeks açıkça taklit/katışık olduğu alışılmışın dışında eserler satıyor. Bakanlığın bu kayıt dışı işyerlerini bir an önce sayıca değil etkin bir şekilde denetim altına alması özellikle değerlidir. Piyasada tezgah altı üretim yapan firmaları bulup ifşa edip kapatmak ve gerekli cezai işlemleri yapmak zorundadır. Bakanlığın bu konuda yeterli sayıda denetçi çalıştırmadığı için gerekli aktif denetimi yapmadığını görüyoruz.”

“GIDA MADDELERİNİN ETKİSİNİ ÖNLEMEK BAŞLICA DEVLETİN SORUMLULUĞU”

Üzümcü, sahte/tağşiş ürünlerle ilgili olarak şunları ekledi:

“Gıda fiyatlarındaki artış sonucunda piyasada özellikle taklit/tağşiş yani hile yapılan gıdaların çok arttığını hem kendi gözlemlerimizle hem de yapılan araştırmalarla görebiliyoruz. Halkımız bunu bildiği halde başka çaresi olmadığı için bu eserlere yönelebiliyor.Ülkeyi yönetenlerin birinci sorumluluğu devlettir.Öncelikle taklit/bozuk üretime müsamaha göstermemeliyiz, Hileli ve fabrikasyon gıdalar Bunların önüne geçilmeli ve aynı zamanda insanımızın kodekse ve yasa ve yönetmeliklere uygun, kaliteli gıdaları tüketebilmesi için alım gücü artırılmalıdır.”

Kaynak: ANKA / Yeni

haberhinis.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort